3. Bölüm…

(( Enver PAŞA nın hayaleti ***))

Hazır EKVATOR devleti ile “ savaş” hazırlığı yapılırken , biz de boş durmayalım, düşmanlığımıza devam idelûm bari de, AKİT in harcadığı mürekkep,kâğıt vs BOŞA gitmesin , adamlar YALANÇI çıkmasın…

Sonbahardı, kurban bayramı haftasına girmiştik.

DAYIM ağır hastaydı, belki son kez görürüm umuduyla İstanbul’a gitmiştim.

  ARABAMLA , birinci Boğaziçi köprüsü , ÇAMLICA gişelerine yaklaşmışdım. TRAFİK, beklendiği üzre, ağırladı ve tıkandı. BİRDEN bire , bulunduğum orta  şeridin üzerine acaip bir gölge düştü.

DALGINDIM.

SÜREKLİ dayımı düşünüyordum.

Birden irkildim.

SOL OMUZ hizamdan düşen gölgeye , bir de baktım ki…

Ne desem!

Belki 100 katlı,  devasa bir yapı yükseliyor gökyüzüne.

KARŞI tarafa bakınca , BEŞİKTAŞ semtinin kuzey batısı gibi yönde, haniyse onlarca GÖRTDELEN , bir ufuk çizgisi meydana getirmişdi.

AH İstanbul.

Seni ilkin HAÇLILAR talan etmişti değil mi!

Bkz:  https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC_Ha%C3%A7l%C4%B1_Seferi

Sonra !

2. Mahmud.

Bugün SULTAN AHMET’ten Beyazîd semtine doğru giden cadde var ya,  DİVAN YOLU.

 2. “” mahmud” devrinde nasıl IRZINA geçildiğini , üstelik de muhafazakâr kesimden BEŞİR AYVAZOĞLU’nun derlediği “” bir caddenin hikâyesi” adlı son derece üstün bir çalışma örneği kitabından öğrenebilirler.

( Kapı yayınları , 1. Baskı , Temmuz 2010)…

Ardından da , RTE nin , hesapta kendine örnek aldığı eski başbakan , ADNAN MENDERES’in , özel olarak , İSTANBUL’un “ imarı” olarak tarihe geçen KATLİAMINI bilmek gerekir.

Burda azcık duralım…

Bu insanlar yani kimi İslamcılar, o kadar tırnaksız ve kötü niyetli olabiliyorlar ki…

HATTA kötü olmanın çıtasını , varolandan da yukarıya iterek :

MEVCUT iktidarın altına yatarken , İKTİDAR tarafından , sürekli değerli görülebilmek uğruna ,örneğin ,  2. Dünya harbinde , zorunlu koşullardan dolayı , askerlerin barınma ihtiyacı için kullanılan camileri , CEHEP/İNÖNÜ tarafından “ yıktırılan” camiler diye takdim etmekte hiçbir sakınca görmezler.

YETER Kİ, kendileri gibi olmayanlar mahvolsun, hatta yok olsun, kendileri ne yaparsa doğrudur diye algılanıp, kabûl edilsin.

MENDERES’in İSTANBUL  katliamından tek bir zerre satır bulamazsınız.

BU da yetmez, son sadrazam DAMAT FERİD’İ aklama yoluna giderler.

Üstelik hayatta çocuğu olmamış DAMAT FERİDİ, eşinin birinci evliliğinden olan çocuklarının  torunlarını, TORUNUYMUŞ gibi dahi gösterme had bilmezliğine soyunur MUSTAFA ARMAĞAN …  

ÜRDÜN AMMAN şehrinde yaşayan aileden , memlekete mektup DAHİ yazdırıp(!) , dergisinde yayınlar.

(   KAYNAK:

https://www.google.com.tr/?gfe_rd=cr&ei=hnS4Vuu3Osqk8wfC0LSwDg&gws_rd=ssl#q=damat+feridin+torunlar%C4%B1+yalan%C4%B1)

Bakın şimdi , size , bir devlet , acemilerin/ egositlerin/ ruhu gereksiz , sözde kahramanlık , hamaset sözleriyle örselenmiş ve şartlandırılmışların  elinde , nasıl malamat olur, KURTLARIN oyuncağı olur , sazanlaşır, “”siz de”” o acemileri , utanmadan , düşünmeden bir boğğ ka yarıyor sanma GAFLETİNE DÜŞERSİNİZ, iiiiiy ce okuyun da , beyninize KAN gitsin ,aklınızın kalan kısmı ortaya çıksın.

(( Parantez içinde okuyacaklarınız ,haliyle benim eklemelerimdir ,dikkat edin lütfen…))

KADİR GÜRSEL 'e saygılarımızla

Valla “”  MİRÎ “” malı saydık ve aldık.

Rusya, Türkiye ile Suriye arasındaki iki bağlantıyı koparmadan, bu ülkeye yaptığı askeri müdahalenin başarılı olamayacağını biliyordu.

(( SALAK kardeşlerim benim, bu cümleyi iyi tefekkür edin. EDİN ki, zamanında HİTLER in yapıp da mahvettiği KOCCA alman ordusunun içine düştüğü rezalete, yokoluşa biz de düşmeyelim …YANİ Hitler , o kadar KURMAY komutanı dururken , orduyu KENDİ yönetmek cinnetine düşmüştü de, o bakımdan hatırlatıyorum.

HANİ “”rus” uçağının düşürülmesindeki “”ateş edin” emrini uzun adam vermiş ya… O bakımdan  altını çiziyorum durumumuzun…))

1--- Bunlardan ilki, IŞİD başkenti Rakka’nın Türkiye ile karadan kurduğu temastı.

Rusya, bu hedefe PYD’nin silahlı gücü YPG’yle işbirliği yaparak varma hususunda ABD’yle örtülü bir anlayış birliği içinde. YPG ağırlıklı ‘Suriye Demokratik Güçleri’ koalisyonu aralık ayında Tişrin Barajı’nı IŞİD’den alarak Fırat’ın batısına geçti ve Rakka bağlantısının kesilmesi açısından kilit önemdeki Münbiç’i tehdit eder hale geldi.

(( Acaba bu ince KURMAY hesapları dikkate alarak , uzun adama bilgi vermek cüretini gösteren bir yiğit yok muydu! Belli ki yok.

Zira o aynı zamanda ASKERİ KURMAY da allahıma kitabıma…

Peki EMERİKENİN ikili oynayabileceği ihtimalini de mi düşünemediniz …BAKINIZ , “”değerli””” NATO müttefikimiz, bizi, daha doğrusu işin başındaki AHMAKLAR sürüsünü göstere göstere RUS ayısıyla dalaşmanın koynuna soktu yahuuuuu…EY ahmaklar ahmaklar ahmaklar. NASILyediniz bu dolmaları da devletimi, milletimi böylesine zora soktunuz…))

2-- İkinci bağlantı da stratejik Halep yoluydu.

Ankara ise Halep yolunun açık tutulmasına hâlâ hayatî önem atfediyordu. Çünkü destekledikleri “”muhtelif cihatçıların””” ve dahi “”sözde ılımlı muhalefetin”” bu yol üzerinden gönderilen her neviden yardım sayesinde Halep’te tutunması, kendilerinin de iflas ettikleri Suriye’de en azından tutunacak bir yerlerinin olması anlamına geliyordu.

Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılma hülyalarından arta kalan ‘stratejik derinlik’,(*) Öncüpınar’dan başlayıp Halep’te biten bu kısacık yoldu.

Şimdi bu yol da gitti.

((*) Bu stratejik derinlik , ÜNLÜ Türk uluslar arası ilişkiler uzmanı , TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nin varolan , halîhazır başbakanı , Ahmet davutoğlu beyefendinin , hatta profösör, dillere destan KİTABIDIR…

Vay BAŞIMIZA gelenler vayyy… ))

Rus hava desteği altında ilerleyen Şam rejimi ve müttefik güçleri, 4 Şubat itibariyle Halep yolunu kesmiş ve şehirdeki muhalifleri Türkiye’den gelen hayati yardımdan mahrum bırakmış bulunuyorlardı.

(( Hadi bakalım, çıkın işin içinden STARTEJİK DERİNLİK uzmanları…))

Bundan sonraki hamlenin de şehrin tamamen kuşatılması olacağını öngörmek zor değil.

Halep çevresinde son birkaç güne sığan tarihi önemdeki gelişmeler, Ankara’daki İslamcı heyetin gerçekleşmesi olanaksız bir hayalin peşine düşüp,  ülkemizin ulusal güvenliğini ve iç barışını yıllardır hiçe sayarak sürdürdüğü bir vekaleten savaştan ,mutlak biçimde mağlup ayrıldığını tescil etmekte.

(( VEKALETEN savaş, son derece önemli bir tespit.

BU ARADA mutlaka , kulağı çınlayasıca , genel kurmay 2. Başkanım , orgeneral NECİP TORUMTAY paşamızı hatırlamak gereğini duyuyorum …

İlk işaret fişeği, son derece değerli bir bürokrat-devlet adamı olan KAYA ERDEM Bey’in (*) ÖZAL’ın kaprislerine dayanamayarak, istifasını açıkladığı basın toplantısındaki sarfettiği cümledir :

SAYIN BAŞBAKANLA , DEVLET ETMEK NOKTASINDA , UZLAŞMAZ NOKTADA OLMAMIZDAN DOLAYI, İSTİFAYI UYGUN GÖRMEKTEYİM gibi bir cümleyi sarfettiğini ,çok iyi hatırlıyorum.

ARDINDAN , o günlerde tesadüfen ANKARA’dayım, ÖZAL , Saddam – Irak krizi için , tepinip duruyor, hatırlayın : “” BANA SAVAŞACAK GENERALLER LAZIIIm “” diye.

DAMINA kodumun herifi , savaş onun için bilgisayarda joystickle oynanan bir ÇİZGİ FİLM sanki.

BU adamlar da , devlet yönettiler yahuuu.

O gün akşam , KAVAKLIDERE’deki evimizde, tam da rakımı koymuşum ki, küüüt ana haber spotu :

 GENEL KURMAY BAŞKANI ORGENERAL NECİP TORUMTAY, istifa etti.ORGENERAL TORUMTAY, özetle , “Sn özal, KUZEY IRAK’ta savaşmamız gerektiğinde ısrar ederken, bizler , BİZİ  asla ilgilendirmeyen bir menfaat  savaşında, evladı vatanı KUZEY IRAK bataklığına sokmamalıyız düşüncesinde ısrarcı olduk ” diyerek istifa gerekçelerini izah etti.

AYNI ÖZAL’ın , canlı yayında, memet ali biranda , meşhur , “ BİR KOYUP ÜÇ ALACAĞIZ “ diye açıkca söylediği cümleden sonra , özalın “sözde” komtasındaki devletimizin HANGİ ÜÇÜ ve HANGİ BİRİ aldığını anlamak için , zannederim , SECDEDE durmaktan kan çanağına dönmüş kafatasını, kaldırmak,biraz silkelenmek gerek sanırım …)))

İŞTE yine aynı zihniyet , aynı goygouculuk…

((***)  SANKİ Enver paşanın HAYALETİ , geldi, devletimizi nasıl 1. Dünya savaşına SOKTUYSA, bir benzer uygulamayı da ,  RTE Nin yapabileceğini , adamın  kulağına fısıldadı… ))

Şimdi bundan sonra olabileceklere bakmak lazım.

Tepkisi merakla izlenecek kişi, ülkenin tek hakimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.

(( EVET şu anda ülkemde, hiçbir KURUM özerk-bağımsız-/özgür değildir ve içinden geçmekte olduğumuz süreç, üstü kapalı PADİŞAHLIK ve cumhuriyetin tavsiyesi zorlamasıdır …))

Erdoğan ne yapacak? Suriye’deki acı yenilgiyi sineye çekip gerçekçi bir tutum içine mi girecek, yoksa bir köşeye sıkışmışlık duygusu içinde güce mi başvuracak?

(( 1-- NAPOLYON ‘a kurmayları , rusyaya sonbaharda saldırmanın CİNNET olduğunu söylediler ama KORSİKALI götten bacak , egoist adam, hiçbir tavsiyeyi dinlemedi.

Sonuç, FRANSIZ ordusunun , büyük bir böümü RUSYA nın en büyük gücü SOĞUK karşısında direnemedi ve DONARAK öldüler.

2—BU askeri rezaletten yaklaşık 130 yıl sonra , bu kez HİTLER diye bir manyak çıktı. O da rusyaya saldırmak istedi ama bir farkla . TÜM uzmanlarına , SUSUZ motor yapmaları EMRİNİ verdi. MAMAFİH uzmanlar yaptılar ve dünya VOKSVAGEN i kazandı .

Ancak RUSLAR GENE AKILLI davranıp, Almanlara karşı uzun süren OYALAMA muharebeleri yaparak, büyük insan kayıpları dahi feda edip, anavatanlarını savunup, ALMANLARIN , RUS KIŞINI RUSYA steplerinde karşılamasını sağladılar.

SONUÇ . Susuz motorlar dahil, tüm mekanize birlikleri DONDU ALMANLARIN.

MAHVOLDULAR…))

Eminim ki bugünlerde dünyanın birbirinden uzak çeşitli köşelerinde, siyasi psikiyatri uzmanları, psikologlar, askeri analistler ve istihbaratçılar, Erdoğan’ın bu yenilgiye vereceği tepkiyi öngörmek amacıyla devamlı konsültasyon yapıyordur.

Muhtemelen böyledir çünkü karşılarındaki devletin siyasi otoriteye kurumsal katkı sunma ve onu yanlış kararlardan alıkoyma kapasitesi neredeyse tümüyle yok edilmiş durumda. Bu devletin hafızasında biriktirdiği değerli tecrübenin ülkeyi yöneten zata uyarı mahiyetinde aktarılması uzun zamandır imkansız.

Dolayısıyla Ankara’nın Halep’te aldığı stratejik darbeye vereceği reaksiyonu öngörmenin bir önkoşulu var: Ülkenin güçlü adamının davranışlarına yön veren karakter çözümlemesini doğru yapmak.

Uzun yıllardır iktidarda olduğundan, neye ne zaman nasıl tepki gösterdiğinin gözleme dayalı bir değerlendirmesini yapmak için yeterli ‘malzeme’ elde zaten mevcut.

Her zaman sıfır toplamlı oyun oynadı. Mottosu, ‘kazanan her şeyi alır’… Lügatinde ‘uzlaşma’ yok. Uzlaştığı izlenimini verirken aslında yaptığı, güç ve fırsatını bulduğunda misliyle telafi etmek üzere geri adım atmak oluyor. Bu iki boyutlu hareketinde uğradığı her türden kaybı geri almak için 2007’den beri uyguladığı tek yöntem güç kullanmak oldu. Köşeye sıkışmışlık hissine kapıldığında da böyle oluyor.

Bu siyasi davranış kalıpları içinde hareket etmesi bir sabit olan siyasi aktörde teşhis edilmiş güç sarhoşluğu ve büyüklük duygusu da onu hataya zorlamakta birilerinin işine yarayabilir elbette.

Mesela Su-24’ün düşürülmesi büyük hataydı. Burada Rusya uçağını düşürmesi için Ankara’yı zorlarken doğru bir öngörüyle hareket etti ve istediği sonucu aldı. ‘Rus gambiti’, bir Rus uçağına karşılık Suriye semalarının bütün Türk Hava Kuvvetleri’ne kapanmasıydı ki bu da Ankara’nın denklemden çıkarılmasının ilk adımıydı.

(( BAK , dünya liderine nasıl ZOKA yutturulurmuş , kan geldi mi yukarlara!!!

ALOOO…

DEMEKKİ neymiş…

BEZDEN afişlere DÜNYA LİDERİ yazmakla , DÜNYA LİDERİ OLUNMUYOR AKSİNE madara olunuyormuş…))

Rusya, Ankara’yı yine fahiş bir hataya zorluyor.

Umarım bu kez şaşırırız.

Ve ülke bir felakete sürüklenmez.

(( hadi dağılın lan . ENVER PAŞA nın hayaleti(***) gitti ))