Sabaha karşı saat 02:27…

Olacak ya, durdu durdu, bir şeyler söylemesi mi istendi artık,onu bilemem.

Yaşamımız, CAMİ merkezli”olmalı”  deyiverdi bu kez.

Beni de ,yalan yok, bir gülme alıverdi; CAMİ merkezli bir yaşam…

İLGİNÇ…

Aklıma MURAT BARDAKÇI geliverdi, her nedense.

HADİ , Murat BARDAKÇI’ya kulak verelim…

Murat Bey’i, yakından tanıyıp ,epeyce söz,sohbet de etmişliğimiz vardır. Kendisi, çok iyi bir MIZRAPLI TANBUR icracısı, KAHİRE(*) ağzı ile Arapça konuşabilen bir kişidir.  

İRAN’da , homeyni/molla ihtilali olmuş, MURAT BEY, Hürriyet gazetesi temsilcisi olarak, Tahran’dadır.Basın merkezinde, ÖNEMLİ bir mollanın , bilmem ne saatinde, BASIN TOPLANTISI yapacağı duyurulur. Bir gurup “batılı” gazeteci ile içten içe , hiç bilmediğimiz molla ile , dalga geçerek , toplantıya gittik,koltuklara kurulduk diye anlatmaya başlamıştı.

Derken, son derece sade bir halde, MOLLA geliyor ve önce kısa bir hoş geldiniz faslı…

Ardından , aksanlı bir İNGİLİZCE ile  , ÖZGEÇMİŞİNİ aktarıyor “gazetecilere”…

“TAHRAN üniversitesi, felsefe bölümü mezunuyum.Lisansüstü ve doktoramı, Almanya’da Heidelberg(*) üniversitesindekozmoz ve din anlayışı üzerine yaptım. Tatillerde, Paris’te SORBON(**) üniversitesinde ,din-ahlâk-kozmoz üzerine,seminerlere katıldım.

Şimdi hangi dili tercih ediyorsanız, o dilde sohbet etmeye başlayalım” demez mi adam!

Mosmor bir halde, otellerimize geri döndük diye anlatmıştı SEVGİLİ BARDAKÇI…

(*) Heidelberg, Almanya’nın aynı adlı kentinde kurulu, dünyanın sayılı,seçkin üniversitelerinden biridir.

(**)Keza ,Paris’teki SORBON Üniversitesi.

Böyle bir yazıya neden gerek duydum!

İran’da, ihtilalin ilk günlerinde, SALKIM SALKIM insanlar asıldı.Daha geçen gün, bir şairi astılar.

Bir “kadını” asarken yapılan,insanlık dışı – iğrenç davranışı bildirmek istemiyorum.Ama, yine de İran’da, cılız da olsa, İNSANİ bir IŞIK GÖRÜYORUM,yarın için.Ülkem, şahdamarım TÜRKİYE için , iyi-güzel şeyler düşünmek istiyor,olmasını kalben diliyorum “da”… Toplu halde, bir insan yığınının,neden YALANA VE RİYAYA, bu denli düşkün olabileceğini,maalesef bulamıyorum.AKLIMA, aklımın gözlerine  köhne, ahmak, sürüngen gibi görünen İNSANLARIN  varlığını ,merhametim kabullenmek istemiyor. Geçenlerde, bir yakınımı, TARSUS mezarlığına götürmüştüm.Yeni atanan mezarlık imamını,iki yıl önce ,annemin cenazesinde tanımıştım.Son gidişimde,haliyle yeni imamı,yeniden gördük, selamlaştık.

Köylülük, ilkellik,bağnazlık,AKIL KÖRLÜĞÜ, üzerine giydiği , önden düğmeli eteklik benzeri GİYİTTEN, damla damla yere damlıyordu.

GÖRDÜM.

Aklıma , Mersin Katolik kilisesine,evvelki yıl atanan ,Polonyalı genç rahip geldi.

Giyimi, kuşamı, TÜRKÇE konuşmadaki kıvraklığı, edebiyat-müzik- estetik bilgisi, hayrete düşürmüştü beni.

ŞÖyle yazmıştı BARDAKÇI bir yazısında:

Köylü islamı,TÜRKİYE’Yİ teslim aldı.

İşte o yüzden, derin çok derinde bir aşağılık kompleksi yatar ve siyaset ONUN üzerinden kurulur.

DEVLET,yerlerdedir.

ANLAYANA……..