Bütün bu patırtılar arasında , UNUTULMASIN , hatırlansın ve belki birilerinin işine yarar diye ,yazıyorum...

Eyyyyyyyyyyyyy

Heyyyyyyyyyy

DERKEN…

 Güme giden TÜRKİYE!

O zaman daha doçentti. Popüler bir dille, herkesin anlayabileceği şekilde , çok önemli bir toplumsal yarayı anlatan kitabını okumuş, çok beğenmiştim.

Kıskanmıştım da. Zira , takipçi  yoldaşlarım bilir, PSİKİATR olmayı çok arzu etmeme rağmen, KADAVRA konusu,beni daima engellediği için , bu dileğimi yerine getirememenin kırıklığını yaşarım.

YAYINEVİNE rica, minnet …

Tatil köyünde,havuz başında, telefonunu edindim, ilk görüşmemizi gerçekleştirdik.

Takiben mektuplaşmaya başladık.

Yerel bir kanalda yaptığım sosyal-politik içerikli programım, her geçen gün izlenme yükseltisi içindeydi. Bir gün, konuklarım geldi.

Programda, PROZAC adlı ilacı da anlatmamı istediler.Ben de, “Hocaya soralım, en doğrusu budur “ dedim ve aradım.

“Çok şanslısınız, havaalanındayım, ….. üniversitesine, PROZAC üzerine konferans vermeye gidiyorum”” demez mi!”Ama ben size ,daha vahim bir konuyu aktarayım,sanırım çok daha yararlı olur” dedi.

Tarih , 2006 Mayıs ayı.Ona göre okuyun ,dinlediklerim.

Ama önce ŞİZOFRENİ nedir, kısaca anlatalım…

Şizofreni; (Eski Yunanca σχίζειν s’chizein "bölünmek, yarılmak, ayrılmak, parçalanmak" ve φρήν phrēn „akıl, rûh, huy, hissiyat" benzer belirtilere sahip bir takım ruhsal hastalıklardır.

Hastalık, algılama ve düşünme yetilerinde meydana gelen bozukluklara bağlı olarak kişinin davranışlarında da değişime, bozulmalara yol açar. Bu bozulmalar neticesinde şizofreni hastası, kendisini rahatsız etmeye başlayan dış dünyadan bağımsız, kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi kendine yeni bir dünya kurmasına yol açar.

“Bizim yani sağlık bakanlığının elinde, kayda  geçmiş ,yaklaşık 10 000 000 şizofreni hastası var.

Kayda geçememişleri de , teorik olarak eklersek, korkarım bu sayı 12,13 milyonu bulur.Doğru tıbbi tedavi, bu hastaların , yılda ortalama iki kez, onbeşer günlük dönemler halinde , yataklı tedavisinin yapılmasıdır.

Buna ,maddeten olanağımız yoktur.

Halihazırda , yaklaşık 100 000 hastaya ulaşıyor, bunları yılda ikişer kez, onbeşer günlük yatılı tedaviye alabiliyoruz.”” Deyince, ben aniden”Hocam o halde, sokaklarda, sadece kayıtlıları esas aldığımızda, 9 900 000 bin hasta yurttaşımız dolaşıyor,değil mi” diye ünledim.

Hoca, “ Hüseyin Bey,daha fenası şu ki, ŞİZOFRENİ  yegâne hastalığımız değil!Bunun psikozu,nevrozu,manik depresifi, “”bi/polar”” bozukluğu ( yani ileri derecede ,davranış dengesizliği, bozukluğu  ) da “ cabası”  diyerek , İŞİ İYİCE  derinlere  attı,HAKLI olarak.

Ben de” Hocam, o halde,sokaklarda bizi 10 000 000 tane, polis-doktor-otopark kâhyası-garson-terzi-eczacı-mebus-bakan-başbakan hatta cumhur başkanı bekliyor olabilir” dedim.

“Olabilir değil, öyle Hüseyin Bey, katı ve acımasız gerçek budur, iyi anlatın bu konuyu programda, ben devlet memuruyum,aleni konuşamam.Yalnız, haziran ayından itibaren, tüm hastanelere, bir sosyal patlama olasılığına karşın, PİSKİATRİ birimlerini güçlendirmeleri talimatı verildi, onu da söylemeyi ihmal etmeyin” dedi ve bilet kontorlüne gitmek için,izin istedi.

Mayıs 2006…Türkiye…