ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
TARSUS BİR ATEŞTİR | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
TARSUS BİR ATEŞTİR

UZAKTAN BAKARSAN EĞER / 27

MÖSYÖ D'nin ölümü...

 

 

 

MÖSYÖ D’nin 2. Eşi, çok hatırlı bir Mersinli “”Levanten” ailenin kızıydı. Yeni kuşaklar “”Levanten” sözcüğünü bilemeyebilir.

 

İzah etmeye çalışalım.

İtalyanca asıllı bu sözcük, bundan 2 ya da 300 yıl önce, DOĞU ile kalıcı ticari ilişkiler kurmaya başlayan batılı,özellikle İTALYAN tacirlerin , DOĞU’ya verdiği sıfattır .Sözcüğün özü LEVANT’tır.

LEVANTEN aile ise , aslen batılı olup da, bir vakit doğuya gelip yerleşmiş,orada yaşamaya kavli karar etmiş olan anlamındadır.Ancak LEVANTENLER gibi yıllar önce buralara gelip, yerleşmiş olan doğulu ARAP hristiyanlar, bu tasnife girmezler.

İzmir’de , meselâ ARKAS gemi şirketinin sahipleri olan ARKAS AİLESİ, İtalyan kökenli bir LEVANTEN ailedir.

Mersin’de Billy Levante vardı,Mösyö Billy ,resmen buralara aşıktı.Dedesi,bilmem kaç sene önce, İtalya’dan kalkmış, buralara gelip, ticaret yapmaya başlamış.

 

Mersin’le mukayese edilemeyecek bir şekilde, dünya eski-çağ tarihinde yeri olan TARSUSUMUZ ise, bünyesinde,ciddi bir kavim zenginliğini barındırdığını , üzerine basa basa belirtmeliyiz.

Benim iddiama göre, Tarsus’un kuruluş tarihi,çok da açık bir bilgi değildir.Yani aşağı yukarı olarak, ne zaman kurulmuş olabileceğine dair, anlaşılır ve açık bir bilgi henüz elde edilememiştir noktasındayım.

 

(***) Amasyalı ANTİK dönem coğrafyacısı STRABON’un, “” GEOGRAPHIKA” adlı eserinin 7,8 ve 14. Kitaplarının  toplam yayınlanmış CİLDİNDE, 258 ve 265. Sayfalar arasında , ciddi bir bilgi vardır.

Keza, antik ATİNALI gazeteci-tarih bilgisi toplayıcısı KSENOPHON’un , çok tanınmış ANABASIS- “onbinlerin dönüşü”” ( MÖ 401 ) adlı tarih tanıklığını içeren eserinde, TARSUS için 17,18 ve 19. sayfalarında ,zamana ilişkin ciddi bilgiler vardır.Bunların dışında, maalesef, ŞARIMIZ’la(1) ilgili bilgilerin çoğu, hep yabancı kaynaklara aittir.

  1. Bugün de , aynı isimli sinemasının  yerinde duran ŞAR İŞHANI’nın anlamını , hiç merak etmedik mi acaba!
  2. ŞAR, farsça kökenli olup, KENT demektir.

Elbette ST PAUL(*) isimli , kendini dindar diye takdim edip, hristiyanlığın  manevi rantını toplayan bir şahsın varlığını da belirtmek durumundayız.Bu arada , bu cümleler, tamamiyle bize aittir,kişisel kanaatimizdir ve sorumlusu da elbette biziz.Unutmayın.

(*)Bu kışkırtıcı konu için , rahmetli AYTUNÇ ALTINDAL ustamızın , “” yoksul tanrı / TYNANALI(1) Apollonius”” adlı çalışmasına bakmak, çok yararlı olacaktır.

(1) Niğde’nin  bugünkü KEMERHİSAR kasabası.

 

Neyse biz, kaldığımız yere dönelim ; köpüre köpüre fabrikadan içeri giren MÖSYÖ D., baldızının oğlundan yediği kazığı anlattığı kadarıyla, sakinleşmeye yüz tutmuştu.Ben, yangına körükle gidip, bak gördün mü, senin safında olan bir sıpa, sana neler etti kolaycılığına,fırsatçılığına yönelmek istemedim.

Sadece yanında ,sükûnet içinde durmaya devam ettim.Bu arada , fabrika da bana, durumumun açık hale gelmesi noktasında , tatminkâr bir yaklaşım göstermiyor,alaturka bir biçimde ifade ederek, benim son derece faydalı bir insan olduğumu söylüyordu, yalnızca.

Ben, sessiz, sedasız tarzda, ihracat işlemlerini aynı gönül gücüyle yapmaya devam ediyor, sevgili Muzaffer E.”nin, ihracat evraklarının olmazsa olmazı olan BALYA ÇEKİ LİSTESİNİ,ZATEN peşinen tartılıp toplam ağırlığı alınmış olan parti yükünü, toplam balya sayısına eşitlemek için , beher balya ağırlığını tespit matematik işlemini,hayretle izleyip ,öğrenmeye devam ediyordum.

Ben, o fabrikada çok şey öğrendim…

Birgün Mösyö D., benimle beraber Mersin’e gel dedi.Yeni yıl yaklaşıyordu.Koyu sarı renkli Murat124üyle , bugünkü Sıdalı sinemasının bulunduğu sokaktaki, ikibuçuk katlı, aile işhanımızın hizasında durduk.Burası ailemin dedim.

İkinci katta,kocaman bir oda boş duruyor.

Teleks(*) var, 3 hat telefon var,boş odayı ,eniştem bana verecek dedim.Ama o odada ,boş yere oturmak istemiyorum dedim.

Gel,elele verelim, bana yaptığın teklifi yenileyip, baba oğul gibi çalışalım dedim.Hatta sana bir haller olursa, bu işlere devam etmem halinde, gerideki ailene de tıkır,tıkır hissesini veririm,hiç kuşkun olmasın Mösyö D. “” dedim”.

Daha ne diyebilirdim ki!

Yarın Paris’e uçuyorum yeni yıl için, kızım davet etti dedi.

Ben, tamam,sen gene Parisin’e uç.

Ama sana söylediğimi de unutma dedim.Bana bir cevap ver.Çünkü ticaret odasına iş için başvurdum, bugün yarın bir cevap verirler, ayıp olmasın,memlekette iyi kötü, bir adımız var dedim.

O cevabı o gün vermedi.

Dönüşünde de vermedi.

1985 yılı  gelmişti.

Ticaret ve Sanayi odasında(*) ,genel sekreter olarak işe başlamıştım.

(*) Bu dört aylık oda maceramı , ibret olsun diye, ayrı bir başlık olarak anlatacağım.

O gün , “O” fabrikanın patronu telefon etti. Mösyö D. kaza geçirmiş, ölümden dönmüş ,hadi gidelim dedi. Yönetimden izin aldım,Mersin Altın Anahtar bloklarındaki evine gittik “patronla”.

1985 yılında ,bugünkü batı Mersin yönüne giden yol, orduevinin ordan Çamlıbel ışıklarına döner, Müftü köprüsünden, devam ederdi.

Sanırım bugünkü sahil yolu , ağır ağır doldurulmaya başlanmıştı.

Neyse.

Eve bir vardık ki, Mösyö., hakkaten özellikle kafasında bir yığın çizik, kanlar içinde, bir köşe minderinde, Kıral Faruk gibi oturuyor ama…

Hali hâl değil.

Epeydir görüşmemiştik haliyle.Niye görüşecektik ki! Bana cevap vermemiş, ben de başımın çaresine bakmıştım.

Bu yalın gerçeğe rağmen , hiç de sevimli bir halde bakmıyordu bana.

Diğer konukların önünde, küt diye , bana beddua ettin değil mi demez mi, yarım yamalak Türkçesi’yle…

Herkes, tabi ki dönüp bana baktı.

Mersinli olan eşi de.

O yılın yaz başıydı galiba.”Patronun” ağabeyinin , Mersin Oteli’nde düğünü vardı.

Otelin o zamanki müdürü de, rahmetli dayım.Mersin Oteli, odur budur ,öyle şaşalı bir yönetim görmedi.Açıkca söylüyorum.

Neyse. Eve henüz telefon bağlamışız, sağolsunlar düğünlerine davet etmek üzere bizi aradılar.

Düğün arefesi, her nasılsa, köfelik oluncaya kadar içmişiz, ertesi gün yataktan kalkamadık tabii ki.

Pazar sabahıydı.

Öğlene doğru bir telefon geldi.Annem açtı.

Birkaç saniye içinde, annemin ağzından  aaaa ,oooo, aman yarabbi gibi sözler döküldü .

Balkondaydım.

Yahu bre aman, n’oluyor valde sultan falan demeye durdum.

Oğlum, senin Mösyö D., dün gece ,Mersin Otelindeki “G”lerin kızının düğününde, enfaktüs geçirip, ölmüş demez mi!

Fincan elimde, anca , adamı kazada öldüremedik, enfaktüsle mi öldürdük nedir demez miyim!

AMA açık söyleyeyim , ÇUKUROVA pamuk ihracat sevkiyatı, önceki bölümde de yazdığım gibi,özellikle  SHORT and FAT GUY ( Turgut özal ) ve yerli karın ağrıcıların sayesinde, giderek zayıfladı.

 

Haaa çırçırlara ne mi oldu!

Onu da bîzahmet siz gidiverin memlete, görün bakalım 44 çırçırdan kaç tanesi hayatta!

Ve ben 32 yıl önce ne demiştim “” o fabrikada”…

Çok yazık.

Ama gerçek…

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
EKSİK OLMAYIN YAŞIYORUM
13. BÖLÜM

Tarih : 20.04.2024
Devamı...
 
 
TUTUNAMAMAK
12. BÖLÜM

Tarih : 17.04.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

2. BUYRUN
DEMEKKİ NEYMİŞ

Tarih : 27.02.2024 |
Devamı...

 

TUTUNAMAMAK
7. BÖLÜM

Tarih : 27.02.2024 |
Devamı...

 

TUTUNAMAMAK
6. BÖLÜM

Tarih : 26.02.2024 |
Devamı...

 

TUTUNAMAMAK
5. BÖLÜM

Tarih : 25.02.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA