ANASAYFA  |  ÖNERİ VE ŞİKAYET  |  İLETİŞİM

BİYOGRAFİ HABERLER MAKALELER GİYOTİN HAVUZU İLETİŞİM
3 KULHU | HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi
  KADROMUZ
 
3 KULHU

1 ELHAM

veee  gerçekler…

 

1.bölüm

 

TÜRK “düşünce” hayatında , her şeye rağmen(!) yeri olanlardan biri de, rahmetli CEMİL MERİÇ’tir.

Son derece zengin bir zihnî gelgitleri olan bir düşünce işçisidir CEMİL MERİÇ…

Dikkatli okumak gerekir,bir yerde ak dediğine her nasılsa başka bir yerde kara dediğini,sevgili DÜCANE  CÜNDİOĞLU, 3 ciltlik CEMİL MERİÇ çalışmasında ,maalesef,  tespit etmiştir.

Ellerine sağlık.

(!) Biz, şahsen orijinal ,sıra dışı, doğurgan ,ufuk zengini bir düşünce hayatmızın olmadığını düşündüğümüz için , parantezin içine “” hayret”” ünlemini aldık.

Ülkemiz düşünce hayatının ,pek de bereketli olmadığını imleyerek,söze girdik. Girdik zira şayet aksi olsaydı, kitapçı raflarında, DÜZ YAZI eserlerinden geçilmez olurdu.

DÜZ YAZI derken , roman-öykü-anı vs leri kastetmiyoruz yalnızca. AKIL, düşünce,tartışma,felsefi önermeler, varlık/yokluk sorunları falan feşmekân.

Şimdi CEMİL MERİÇ’in , özellikle bu fukaralık içindeki, kaygan yerini göstererek,ülkemin nasıl bir sosyal ve ruhî açmazlar içinde sancılanmakta olduğunu, değişik derlemelerle , yüzünüze karşı vermeye çalışacağım.

CEMİL MERİÇ, “” bir mabed işçisi” /DC…Düşünce Yayınevi, 2006 EKİM,derlemesinin ilk elli sayfasında, neden düşünmediğimizi, neden düşünmek zorunda olmadığımızı, batı düşündü de ne oldu KİNAYESİ ile anlatırken , bugünün “” ağzı kuran” kokanların hırsızlıklarına nasıl ,bilmeden ONAY verdiğini düşünemedi.Öldü, gitti.

Kısaca , hangi fikir ve tavır olursa olsun, İNSANIN en önde ve sarsılmaz belirleyicisi olmadığı hallerde, ben YOKUM.

Şimdi derlemelerimize geçelim bakalım…  

 

 

 

 

 

 

1-

Adana'da öğrenci yurdundaki yangında 12 kızçocuğu yanarak, gazdan zehirlenerek veya dumandan boğularak ölmüş...

Yurdun yangın merdiveni varmış ama KAPISI KİLİTLİYMİŞ...
Çocukların üzerine KAPI KİLİTLEYEREK onların GÜVENLİKLERİNİ sağladıklarını sanan "cemaatçi" kafalara emanet çocuklar... Kaçmaları için değil KAÇAMAMALARI için alınan önlemler.

Yangının çıkış nedeninden daha önemli bir sorun!?

 

SORAN olacak mı acaba ya da kaderin bir cilvesi denerek , öküzler cumhuriyetinin devamı (mı) sağlanacak,kimbilir!

 

 

2-

''Singapur, Hong Kong, Güney Kore, Tayvan ve Japonya'daki dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencileri, dünyada fen ve matematikte en yüksek başarı sergileyen yaşıtları arasında bu yıl da ilk beşi oluşturdu.
Türkiye 4. sınıf matematikte 49 ülke arasında 36. oldu,
8. sınıf matematikte ise Türkiye 39 ülke arasında 24'üncü sırada,
4. sınıflar fen dersinde Türkiye, 47 ülke arasında 35'nci sırada,
8. sınıflar fen dersinde Türkiye, 39 ülke arasında 21'nci''


De ki;
Geleceği inşa edecek olan nesiller marş ve dua ezberleyen nesiller olmayacaktır elbet!
Bana matematik ile gelin, fen ile gelin ey geleceği inşa edecek olanlar!


(Seçim afişlerindeki tank ve uçak rivayetlerine kanan yerli malları bir kenara koyuyorum)
Altın kuşak ile dindar nesil tabutta rövaşata yapıyor Türkiye Cumhuriyetinde...
(Ve bu tablo açıkça gösteriyor ki türkiye 4 sene öncesine göre bir hayli geriye gitmiş, bir dört sene sonrasını tahmin edelim? Nasıl bir nesil geleceği esir alacak? )


Bu arada iç politik açmazı başkanlık falan da aşmayacak!
(Siz bakmayın ihracatının yüzde kırk dokuzuna yakınını AB ülkelerine yapan reisin bütün ihracatındaki payı yüzde üç olan Şangay hikayesinden bahsetmesine... Mercedes yedek parça satmaktan vazgeçse devlet yıkılır...)xxxxxxxxx DİKKAAAAAATTT…


Dolar duası da kurtaramaz betona, hıyara, mobilyaya mahkum türkiye ekonomisini,
Lakin Erdoğan, bu ağır ekonomik çıkmazın etkisi ahaliye tesir etmeden başkanlığı getirebilirse kendi bilalinin geleceğini bir müddet garantiler...
Ve bu arada kesinlikle Halep'i, El Bab'ı takip etmek lazım...

 

 

3-

Özgürlük, herhangi bir dini, siyasi kurtarıcıya, sığınak olarak görülen kurumlara ihtiyaç duyulmamasıdır.

 Ama ne var ki, köleler kafeslerini yücelttikleri gibi, kurtarıcılarını kaybetmesinden dolayı da büyük bir hüsrana uğrarlar. Hüsranları, "şimdi bizi kim kurtaracak" hüsranıdır ve kurtarıcılara ihtiyaç duyan kişi/ler iflah olmaz bir köledir.

 

4-

Vicdanlara seslenmenin bu çağda bir karşılığı kalmadı artık, çünkü vicdani sorumluluğun ödendiği kurumlar üretildi çoktan: bağış yapılacak vakıflar, duyarlılık gösterilecek sosyal medya, geçerliliğini sürdüren din kurumları, 'boşver, keyfine bak' temalı televizyon programları.

 

5-

Temsiliyet acizlik değilse aldatmadır. Temsili demokrasi denilen şey, yönetenlerin halka değil halkın yönetenlere teslimiyetidir. Demokratik seçimler bunun antlaşmasıdır.

 

6-

Türklük bilinci denen şey, iktidarın neo-Osmanlıcı masallarından besin aldıkça IQ seviyesi düşüyor, gerzeklik sıradanlaşıp genelleşiyor...

 

 

 

 

Gelelim SOL tarafımızaaaa…

 

7-

Radikal Solun Devrimci Mirası…

Sol radikal örgütler teorik yazılarına genellikle, “Devrimci mirasımız, devrimci geleneğimiz” gibi cümleler kurarak başlarlar. 
Bir bakalım , Türkiye’ de solun devrimci mirası nelerdir? Konunun üzerinde epey bir düşündüm mü hayır. Üzerinde düşünülecek bir geçmiş yoktur  çünkü.

“”” Geçmiş miras ya da gelenek dediğiniz zaman somut bir şeylerin olması gerekir. Peki, bizim örneğimizde somut bir şey var mı? Yok!”””

 

Miras dediğinizde geçmiş mücadelenizde toplumun geneli için, daha özel anlamda ise mücadelenizle kazandığınız hakları devlet hukukunda yasal güvencelere aldırmaktır. Ülke sorunlarından bazılarının çözümünde katkı sunmuş olmanız lazım. Peki, sol geçmişinde Kürt sorunun çözümüne katkı mı sundu? Alevi sorununu mu çözdü? İşçi sınıfının yaşam koşullarını daha iyi bir noktaya mı getirdi? İşçi sınıfı ya da geniş anlamda toplum daha iyi bir yerlerde mi? Bu gibi sorunları daha da sayabiliriz. Evet, sol devrimci miras bu konularda ne yapmıştır?

Sol örgütler miras olarak bu yukarıda saydığım sorunların çözümünü değil de, devlet tarafından öldürülen örgüt militanlarını anlıyorlar. Devletin epey bir solcu öldürdüğü doğrudur. Ölümü miras olarak algılayan ve ölümler üzerinden kendini işleten bir sol gelenek var bu ülkede.

Toparlayacak olursak, bu ülkede radikal sol bir gelenek oldu ama bu gelenek ülke sorunlarının çözümüne yönelik olmadı.

Çatışmalarda kim daha iyi öldü üzerinedir. Bu yüzden ölüleri çok olan örgütlerin sesi her zaman daha gür çıktı.

71-

80lerin başında, DAMA düşen ve SOL olduğu kabûl edilen bir şair arkadaşımızın , hasbel kader kitaplarını yayınlayan y.evinin, olur aaa, yeni bir NAZIM yaratırız ibneliğiyle, kardeşimizin duruşmalarını, alttan aldığını biliyoruz yani!!!

 

 

8-

Kadın sorununu önemsemek ile bundan prim yapmaya çalışmak bir ve aynı şeyler değildir, hatta birbirlerine zıt diyebiliriz, yalnızca araçlar değişmiştir, tıpkı entelektüel olmak ile geveze olmanın bir ve aynı şey olmadığı gibi. 
Toplumsal sorunları önemsemek mühim bir meseledir ve ciddi bir mücadeleyi gerektirir ama bu mücadele genellikle eksik anlaşılır, mücadele yalnızca imlenen düşmana karşı mücadele değildir, mücadele kendimize karşı verdiğimiz mücadeledir, hatta bu daha önceliklidir. Düşman, evet dışımızda veya tepemizde bir yerdedir ama içimizde de taht kurmuştur, farkında değiliz. Örneğin günümüzün demokrasi nöbetçileri. Aslında günümüzün en büyük anti demokratlarıdır, faşistlik içlerine işlemiştir ama görünüşte demokrasimizin kahramanlarıdır, -olmayan demokrasinin-. Bu yüzden kişinin toplumsal sorunlardaki samimiyeti kendisine karşı verdiği mücadeleyle ölçülür. Duyarlılık sahibi insan kendisiyle cebelleşen insandır. Cioran nefret ettiğim her nesnede kendimi görürüm diyordu haklı olarak; biz bir nesneyiz, aile, çevre ve kurumlar tarafından üretilip biçilmiş, piyasaya sunulmuşuz. Ve hala da kesilip biçilmeye devam ediyoruz; televizyonlar, reklamlar, çalıştığımız iş yerleri, okullar ve ailelerimiz tarafından. Tüm bu etkenler altında kendimize karşı mücadele etmeden bu etkenlerin türediği kurumlara ve tamamiyle kapsamı altına aldığı güruhlara karşı nasıl mücadele edebiliriz ki. İmajlar dünyasındayız. Entelektüellik, duyarlılık, solculuk da bundan nasibini almıştır maalesef. Entelektüel imajına sahip olmak için okumak, duyarlı görünmek için toplumsal sorunlardan bahsetmek, solcu görünmek için che baskılı tişört giymek vs. Görüntüde sürekli bir hareket varmış gibi görünüyor ama buna daha yakından baktığımızda imajı görüyor ve bunun verili sorunları daha da derinleştirdiğini görüyoruz.

 

9-

Sokağa çıkın ezan vakti, yüzde 90 müslüman sayılan topluma sorun, bu ezanda bu hoca ne diyor, anlıyor musunuz ? diye, sonra cehalet hangi düzeyde öğrenirsiniz . Sonra araştırın, bu dindar toplumlar ile cehalet neden birbirine böyle paralel diye.

 

Veeeee son olarak…

 

Etrafı demir parmaklık ve tel örgülerle çevrili İlkokulun beden eğitimi dersinde öğretmenin öğrencileri tek sıraya dizip uygun adım marşla "vatan sana canım feda" diye bağırtması, sistemin beden eğitiminden anladığı yegane şeydir: itaatkar bedenler ve zihinler yaratmak. Bir ilkokul çocuğu 'vatan sana canım feda'nın anlamını algılayacak düzeyde değildir, daha da tuhafı uygun adım marşla canını feda ederken de bunun anlamını algılayamayacaktır. Vatan nedir ki, özünde burjuvazinin siyasal dışkısının etrafını tel örgülelerle çevrilmesidir. Vatan için aç kaldım, vatan için linç ettim, vatan için öldürdüm, vatan için öldürüldüm. İyi halt yedin. Bu anlam değil, anlamsızlıktır. Türkiye'de insanlar çoğunluk olarak ya milliyetçidir ya da dindardır yahut ikisi bir arada'dır. Milliyetçi ve dinci kişiliklerden bahsederken bilinçli kişiliklerden bahsetmiyorum. Hiç gazete okumayan bir milliyetçi ile her gün gazete okuyan bir milliyetçi arasında bir fark yoktur, kutsalları aynıdır ve kutsaliyet kılıfıyla itaatkar beden ve zihinleri bilinçsizliğin göstergesidir. Çünkü ne milliyetçilik ne de dindarlık bilinçli bir etkinlik değildir, aksine bu iki akım da özellikle yaşadığımız çağda bilinçsizlikten beslenir. Faşizmin anlamı biraz da budur: bir şeyi dillendirirken veya pratiğe taşırken niçin yaptığını bilmemek, bilmediğini dahi bilmemek. Bu aynı zamanda, faşistler hangi bataklıktan türüyor'un cevabıdır.

 

Özet olarak denebilir ki, gelenekselliğin içinde abur cubur yaşayan bir kısım toplumlar, 100 yıl sonra , kitaplarda , hangi tarih öncesi devir ayırımında yer bulacaklar acaba!

 

 

Şimdilik son…

 

 



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

    Bu Habere Henüz Yorum Yapılmamış..!



 
 HABERLER
 
EKSİK OLMAYIN YAŞIYORUM
12. BÖLÜM

Tarih : 19.04.2024
Devamı...
 
 
TUTUNAMAMAK
12. BÖLÜM

Tarih : 17.04.2024
Devamı...
 
 
 
 MAKALELER
 
BİR EMİNE ROMANI
İÇ DÜNYA ÖYKÜSÜ

Tarih : 10.01.2024
Devamı...
 
 
sonbahara merhaba
candan ve gönülden

Tarih : 14.10.2023
Devamı...
 
 
 
 GİYOTİN HAVUZU
 

2. BUYRUN
DEMEKKİ NEYMİŞ

Tarih : 27.02.2024 |
Devamı...

 

TUTUNAMAMAK
7. BÖLÜM

Tarih : 27.02.2024 |
Devamı...

 

TUTUNAMAMAK
6. BÖLÜM

Tarih : 26.02.2024 |
Devamı...

 

TUTUNAMAMAK
5. BÖLÜM

Tarih : 25.02.2024 |
Devamı...

 


 
 

 
 
ANASAYFA BİYOGRAFİ SIK KULLANILANLARA EKLE GİZLİLİK İLKELERİ İLETİŞİM


Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.

HÜSEYİN SUNGUR | Resmi Web Sitesi | huseyinsungur.com © Copyright 2015-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA