ASUR kralı , ASURBANİPAL’ın , ( MÖ 668-633 ),önceki bölümlerde , Ninova’daki hükümdarlık sarayında bulunan kütüphanesindeki tabletlerin birinde , kaç adet dil bildiğinden, TUFAN öncesi dilleri de anlayıp, konuşabildiğinden, iftiharla söz ettiğini bildirmiştik.
“Yazıcıların tanrısı bana,ilminin bilgisini bahşetti, yazının gizlerine inisiye edildim( özel olarak seçildim), ŞUMER (Sümer) dilindeki tabletleri bile okuyabiliyor,taş yontulardaki muammalı/sırlı sözleri dahi anlayabiliyorum” DERKEN ,

“”Okuma-yazma “” bilmenin , insanın kişisel anlamlanmasında, ne denli önemli bir dönemeç olduğunu bize, 2500 yıl öncesinden hatırlatıyor.
Bu betimlemeyi ilk okuduğumda, yıllar önce, “okuma-yazmayı” ( ama ille de okumayı) SÖKTÜĞÜM günlerde , okulumun duvarlarındaki çerçeveli yazıları ,nasıl engin bir anlaşılmaz iştahla , gözlerimle adeta yiyerek okuduğum “halleri” hatırlamıştım.
Şahsen , bu halden dolayı, bizim ASURBANİPAL’in de aynı durumda olabileceğini düşünüyor ve O’nu,çok çok iyi anlyorum.

Okuma-yazma, bir dünyadan başka bir dünyaya ayak basmaktır.
Okuma-yazma, insanlığımızın tarihinde, daima mucizevî bir ALAN işgâl etmiştir.
OYSA EGEMENLER, daima güttükleri toplumların,öyle aman aman OKUR YAZAR ( ANLAR) olmalarını pek istemezler.Dünyamız , topyekûn okuma-yazma sürecine , anca GÜTENBERG ustamızın matbaayı tam anlamıyla icâd etmesinden sonra girebilmiştir.Sanırım bu sürecin ilk toplumsal meyvesi/ ürünü de, 1789 Fransız ihtilali olmalıdır,ne dersiniz? Tartışmaya değer bence.

Kısaca biz( BEN), geçmişimizi merak ediyoruz;hem de çok.Immanuel Velinovsky’nin “ çarpışan dünyalar” adlı sıra dışı çalışmasından sonra,geçmişimize ilişkin ,akademi dünyası dışında, ilk çizgi dışı çalışma , DANIKEN’in “tanrıların arabaları” olduğu için , bu yazı sürgitimize bu kitabın adını vermeyi uygun bulduk.
Biliyoruz ki ülkemizde,bu tür çalışmalar, sayıca, bir elin parmaklarını geçmez.Giovanni Scagnamillo,Farah Yurdözü,Ata Nirun-Burak Eldem ve özellikle HAKTAN AKDOĞAN,mutlaka vurgulamamız gereken isimlerdir.Bu sahada yayın yapan internet sitelerini, yeterli ciddiyette bulmamakla birlikte, Ata Nirun’un kişisel ve HISTORICAL SENSE(*) isimli siteleri, tavsiye ediyoruz. 
(*)Bu arada siteye bir göz attık ve gördük ki uzun zamandır güncellenmemiş. Ancak, varolanlar dahi bu konuları merak edenler için yeterli sevyedeler.

Açıkcası, bu satırları yazmak zordur.Sönmeyen bir ateş gibi sabır ve inadınızın olması gerekir.Sözünü edeceğimiz,titizlikle ilginize takdim edeceğimiz kuramlar/teoriler,kanıtlar,olaylar geleneksel –alışılagelmiş arkeoloji anlayışıyla ,asla eşleşmeyecek.
Bilim dünyası tarafından,hemencecik, horlanacağımızı beyan edelim.Ama özellikle dindar kesim , hangi özden olursa olsun, bizlere ateş püskürecektir,100 yıllardır tekrar ede ede fosilleşen sözde bilgilerinin, tehlikede olabileceğini sezeceklerdir.
İnsanlığımızın delice bir yüzdesi,geleceği anlamanın(!),geçmişle uğraşmaktan çok daha rahatlatıcı olduğunu görünce,alıştıkları dünyanın,rahatlatıcı limanlarına çekilirler.
Ama hangi güvenli limana çekilirlerse çekilsinler…
Değiştirilemeyen gerçek şudur ki,yüzlerce, binlerce yıl geriye uzanan geçmişimizde ,ciddi ,akıl karıştırıcı tutarsızlıklar bulunmaktadır.Bunların henüz derli,toplu bir dökümü yapılmamıştır.
Şimdi bu tuhaflıklardan ,bazılarını sizlere, satır başlarıyla aktaracağız.AMA önce, bu uçsuz bucaksız evrende, hangi adreste olduğumuzu,matematik olarak tespit edelim, hoş olur değil mi!
Unutmayın; IŞIK, saniyede 300 000 km yol alır.
Bir IŞIK yılı ise, ışığın, dünya koşullarına göre, bir yılda katedeceği mesafedir.
Yani :
300 000 x 60 = dakika
X 60= saatte
X 24 = GÜNDE
X 365 = YILDA =
9 460 800 000 000 KM yoldur yani DOKUZ KATRİLYON 460 KÜSÜR TRİLYON KİLOMETRE bir ışık yılı mesafesidir.
Bu arada hemen lâvaboya gidip, soğuk suyla yüzünüzü yıkayınız zira sizlere, dünya-güneş sistemi olarak ikamet ettiğimiz SAMANYOLU galaksimizin boyutlarını vereceğim.

SAMANYOLU, bir tarafıyla aklın alamadığını düşündüğümüz evrende, hiç de ortalıkda pek görülmeyen, kendi halinde , etliye sütlüye karışmayan , bir kenar mahalle sakîni gibidir.
Ama bu sakînin YARI ÇAPI ise, 1 500 000 IŞIK yılı uzunluğundadır.
Yani sizin anlayacağınız, bir IŞIK yılı olan 9 460 800 000 000 kilometreyi, 1 500 000 ile çarpınca YARI çapını, çıkanı da 2 ile çarptığımızda , ÇAPINI buluruz BİZİM MAHALLENİN.
Bilerek bu iki çarpım rakamını da buraya almıyorum.Siz, bir A4 karalama kâğıdına, enlemesine değil de BOYLAMASINA yazın , ancak sığar(mı) , acaba!
Rakamı görünce, kaşınız, gözünüz seğirerek, koltuğunuza çöküverdiniz değil mi?
Korkmayın.İlkin ben de böyle olmuştum.İnsan alışıyor sonraları.Peşini bırakmayın , siz de alışırsınız.
Şimdi SAMANYOLU’nun “ rakamları “ ile çarpılan zihinlerimizi , sizlere bir nevî ev ödevi olabilecek ,meraklılarımızın eğlenerek arama yapabileceği, yeryüzü bilgileri ile sağaltalım,sakinleştirelim.

Hadi bakalım:

X- Meksika CHICKEN ITZA’da bulunan “El Castillo” gözlemevi.Her dört yüzü, 91 er basamaklı ve tepe düzlüğü ile birlikte ,toplam 365 basamak .
Ne ilginç değil mi!
MAYALAR yapmış, kendi takvimlerine göre , tertemiz,kılçıksız 300 60 5 gün.Bugün kullandığımız takvimin bir tam yıl-GÜN sayısı.
Nasıl biliyorlar yâhu diye soran yok mu aramızda!

XX- Hindistan’da , AŞOKA sütûnu denilen,aşağı yukarı dört adam boyunda, silindirik bir MADENİ dikit.
Kimin, ne zaman, ne için ve nasıl yaptığı halen bilinmiyor.Daha da önemlisi,onca yıl sonra bile ,en ufak bir çürüme, paslanma , çizik mizik yok üzerinde.
Buyrun,tahtaya kalkmak isteyen var mı!

XXX- Peki ya 1900 yılında, Haziran ayında, YUNANLI dalgıçlarca ,ANTİKYTHERA’da bulunan , MÖ 82 YILI yapımı olan “” ALET””…
Neydi o peki! USTURLAP…İçiçe geçmiş çarklardan oluşan ,GÖK gözlemi ve denizde YÖN bulmaya yarayan , çok önemli bir OLMAZSA OLMAZ, denizcilik aleti…

Size , 2600 yıllık PİL göstereyim mi!
Gelecek yazıyı bekleyeceksiniz o zaman…