“” BU YAZIYI , ŞENGAL’de IŞİD katliamına uğrayan, YEZİDİ halkına ithaf ediyorum”””…

YUKARDA, ilk bakışta aralarında herhangi bir ilgi , bağ yokmuş gibi görünen üç tane , kendi halinde sözcük.

Tabiî biz , kale arkası Tayyipçilerimize kıyasla, orospu çocuğu mikrop sınıfından olduğumuz için, böyle acaip sözcüklerin , neden yan yana  gelebileceğine  dalar, BATININ bizi nasıl da kıskandığını , hasetinden kütür kütür çatladığını , kanımızı içmek için fırsat kolladığını vs vs , pek akletmeyiz.

Batı !! ??

Hangi BATI !

( Attilâ İLHAN , Bilgi yayınevi, 1983 baskısı var bende… Açıp okuyun birader, o da benim derdim değil artık… )

Hani “çözüm süreci “ duraklamasın diye , PEKEKENİN silah ve mühimmat yığınağı yapmasını , sokaklardaki kilitli taşların arasına,belli aralıklarla PATLAYICI yerleştirmesini, öteye beriye KANAS adı verilen ,uzun menzilli suikast silahlarıyla , öldürücü ateşler etmesini sağlayan BATIIIII.

Haaaa …

ANLADINIZ değil mi…Aman ha…

Şimdi , başlıktaki sözcüklerimizi kısaca tanıtacağız sizlere…

ODUN : Ağaçların dal ve gövdelerinden elde edilen, kurumuş hali, fırın,soba gibi ISI üretilen edevatlarda son derece iyi verim veren doğal yakacak.

DİKKAT ,yakacak dedik.

Zykecek değil, aman ha…

Türkçe argomuzda , genellikle “ lafdan,sözden” anlamayan, bön bön bakan , arka ayakları üzerinde durabilen öküze benzetilen “insan” müsveddeleri için de kullanılan bir SIFAT’ tır OOO DUN.

PEKİ Türk siyasi yaşamı ile ilgisi nedir ODUN kardeşin!

Amma yaptınız haaaa…

DEĞERLİ büyüğümüz “” ednan menderes(*) ” hazretleri, birgün, seçkin SEÇMEN tabanı için şöyle  buyurmuşlardı :Bunlar var ya bunlar , ODUNU aday göstersem seçerler haaaa…

Zannederim bu büyük ve özlü sözün TÜRK siyasi tarihine kaktırıldığı tarih aralığı, 1957 ile 1960 arasıdır.

GELELİM “” duvar “” hazretlerine …

Bir “” recep Tayyip” bey gösterisinden önce, meydana biriken ahalinin(!) içinde bulunan, tahminen 60larında olan ve elbetteki hafif Müslüman sakallı bir insanaltının , ellerli arasında taşıdığı  afişteki ikinci cümle :

DUVARA OY VER DE , VERİRİZ!!!!

Böyle bir cümleyi, hafazanallah , eleştiremeyiz, eleştirmemelisiniz.YOKSA taş kesilirsiniz taş.Derhal “ darbeye” teşebbüsten gözüstüne alınırsınız!

AKEPELİ/ RECEP BEYCİ muhteremler bir söz söyleyecekler de, biz onu ELEŞTİRECEĞİZ…….

Son sözcüğümüz olan BİZANS’ı ,yazımızın bitimine  bırakıp , günün anlam ve önemine geçiyoruz efendim…  

İDDİA ediyorum,bugün 28 Mayıs 2016 günü,dünyanın bazı yerlerinde,bazı sosyal bilim araştırma kurumları, ülkemin,özellikle son BİR yıl içinde, güle oynaya kabûl ettiği  AKIL sersemliğini,çok ciddi bir şekilde incelemeye başlamışlardır.

İNSAN bedeni, ağzından ve götünden ayrı ayrı  , bazen de her ikisinden birden de İSHAL olabilir.Malûm, buna altlı üstlü deriz. TOPLUMLARIN DA tarihde, ALTLI ÜSTLÜ oldukları görülmüştür. AMA son yılların TÜRKİYESİ gibi,AKIL almaz bir şehvetle , AHMAKLIĞA yelken açan bir toplumun varlığını arıyorum HZ GOGIL’da, BULAMIYORUM.

YOK!

DOMUZ gibi de biliyorum.

BU satırları okuyacak olan  bazı (!) “rteist-ekepelilerin” , “Tabiî bulamazsın orospu çocuğu “ diyeceklerini.

İDDİA ediyorum, dünya toplum bilim tarihi araştırmacıları / davranış bilimcileri / nörologlar vs vs  , Tayyipçilerin varlığı sayesinde,bilegeldiklerini gözden geçirmek zorunda kalacakları  noktaya doğru yürümektedirler.

“ BABA beni okuldan al!

BAN AHİRETTE bunları sormayacaklar”. 13,14 yaşlarında ,başörtülü bir kızımızn ellerinde tuttuğu bir afişdeki cümle.

ŞAYET montaj değil idiyse…

“ kabirde ilk gece neler olacak “ diye soru SORULAbilen  BİR ÜLKENİN, bu soruları soran yurttaşlarının , AKIL sağlığından şüphe etmemiz gerek desem, bizim “ kale arkası Tayyipçilerin” bana nasıl hakaret edeceklerini, ŞIP diye biliyorum.

BEN de, MERSİNLİ balıkçı, rahmetli BABA FUAD gibi söyleyeyim :” Bir fazla “ derdi rahmetli.

ÖNCELİKLE , “KALE arkası””  Tayyipçilerimize faydalı olmak amacıyla, bazı kısa bilgiler vermek istiyorum.

Ben,sizin inandığınız ilâhınız olan allahınıza inanmıyorum.Böyle bir zorunluluğum yok. Sizin de benim gibi olmak zorunluluğunuz yok.

ANCAK…

Sizler gibi inanmayanlara, hem kötü gözle,hem de götünüzle baktığınızı biliyorum, çoğunuzun.

İçinizde muhakkak ki, başka inanç ya da inançsızlık dairesi içinde olanlara,gerçekten saygı ve sevgi gösterenlerin olduğunu da biliyor ve bundan büyük bir insanî haz duyuyorum.

Yüreğinizin  , kendiniz gibi olmayanlara sevgi duymamaktan dolayı, manda gönü gibi kalınlaştığı kanaatindeyim.

Dininizin peygamberi, Kureyş kabilesi mensubu Muhammed’in , oldukça entelektüel olduğunu düşünüyorum.

Yeri gelmişken,okur/yazar,aydın ve entelektüel kavramlarının , gerçek yaşamda , ne ve nasıllarını izah edelim derim.

OKUMA ve yazma bilen herkes, OKUR YAZARDIR.

Aydın kişi, okur yazarın BİLGİ sahibi olanıdır yani mutlak bir meslek ve/veya uzmanlığı olan kimsedir.Bu kimse, mühendis, hekim, hukukçu olmalıdır  yani bilgi ile harmanlanmış bir meslek şartı.

Entelektüele gelince, durum biraz derindedir.

MESLEK ya da uzmanlık alanında edindiği bilgi ile daha üst bir KAVRAMA ANLAMA ve ANLATMA katına çıkıp, yaşam içinde ,mutlaka herkes için , en küçük ortak payda altında , ADİL-İYİ-GÜZEL olacak bir sistemi , düzeni ortaya atabilen DONANIMDAKİ kişiye entelektüel denir.Kendi TOPLUMUNA,kendi insanına dair temel koyucu,kuşatıcı,tebessüm ettirici,baskısız,yalnızca teklif eden noktasında durup, toplumunu izleyen.

SİZ istediğiniz kadar dübürünüzü yırtınız.

ENTELEKTÜEL’in evrensel , kozmik anlama alanı,aşağı yukarı böyledir.Bu anlamda, maalesef, bugün 28 Mayıs 2016 günü,islâm dünyası , tek kelime ile lâğım çukuru görünümü arzetmektedir.Bir zamanlar ,kendime göre, islamın içinde olmuş biri olarak,gerçekten üzülüyorum.ZİRA ,insanın en büyük silâhı,varoluş anlamlılığı AKILDIR.Kimilerine göre de din , akıl ile korunmaktadır ki Kuran’da, Kamer suresinde,sanırım 12. Ayetten 35. Ayete kadar, sürekli AKLA işaret edilmektedir.

AKIL ,daima DOĞRUNUN hizmetinde olan bir silâhtır.Entelektüelin görevi ise AKLI titizlikle korumaktır.

EĞRİ oturup, doğru konuşalım.

CUMHURİYET aydınlanmasının içinden, az da olsa, AKLI koruyucu ve kollayıcı insanlar çıktı. ÖRNEĞİN TÜRK sağı ve islâmi hassasiyeti olan, TURGUT CANSEVER-SABRİ ÜLGENER-NURETTİN TOPÇU-CEMİL MERİÇ-PEYAMİ SAFALAR …

Bu insanlar yüce gönüllü idi, fikirlerinin namusunu tatlı hırçınlıklarla savunurlardı, hiçbir siyasi yetkeye/ otoriteye boyun eğmezler, fikir NAMUSU abidesi idiler.

Dilerseniz yazımızı, gönül ustam YAVUZ(*) HİLMİ Hocam’ın bir belirtecini aktarıp, ardından noktalayalım.

“ İslami kesimin bu manada entelektüeli yok dedim.( Hoca bu cümlede, yukarda belirttiğimiz isimleri anıyor )) Bir bu büyüklere bakıyorum, bir de bugünkü pejmürdelere/ döküntülere.Bırakınız aydın demeyi, okur yazar bile demek zordur bunlara.Siyasetten kültüre.Ahh, sen kimlerin elinde kaldın ey Müslümanlık”.

Bir yüz akınız BEŞİR AYVAZOĞLU’nuz bile yok.Zaten eminim, sevgili Beşir , kahrından TÜRK EDEBİYATI dergisi genel yayın yönetmeliğini bıraktı,Üsküdar’daki evinde ,uzlete çekildi.

(*) Yavuz HİLMİ ifadesi, rahmetli şair ARİF DAMAR abimizindir.

Bizans’ı yazmayacak mıyız !

Ne gerek var .

Yarın İst Yenikapı sahillerinde aç aç cılar var!!!