KONUSUNDA :

BİRLEŞELİM…

BİRLEŞMELİYİZ…

Yeni başladığımız bu kesim yazılarımız , değerli yol ve ufuk açıcım , Ali EG. Pirîmin , uzun yıllara dayanan değerli çalışmalarından elde edilmekte olan IŞIK sayesinde klâvyelenmektedir.

Ben , onun saçtığı ışığa ( MÜRŞİD) yürüyebilmeyi ( MÜRİD ) göze alarak , GÖNÜLLÜLÜK esası üzerinden , kendi halûmce Bedrettinleşip ( Hilmi Yavuz- BEDRETTİN ÜZERİNE ŞİİRLER  ), ülkemin ÇIKMAZLARINA sahip olmak serdengeçtiliğindeyim(*).

(*) Yüksek insanî değer uğruna ,kendi ömründen , yaşamından vazgeçebilmek, feda edebilmek.

SER : Baş demektir, sanırım FARSÇA’dır.

DEĞERLİ insan seçilimi, yüksek bir İNSAN bilimidir.

 TOPRAKLARIMIZA bir ara uğrayıp,  sonradan sırra kadem basmıştır. İşte biz, kimilerinin canlarını sıkma bahasına, bu IŞIK altında, değerli insan seçiliminin nasıl berhava edildiğini anlatmaya gayret edeceğiz.

Bu topraklarda :

Uzunca bir süre , Zâviye’lerde ( tekkenin küçüğü ) “kademli (uğurlu – seçkin- doğru tavırlı -inisiye)” İNSAN seçilimi gerçekleştirilegelmiş ,  özellikle , Yeniçeri Ocağı için seçkin çocuklar devşirmiş Bekdaşiyân, her biri “insan sarrafı” olarak, tabii ki “insan” ile “insanımsı” arasındaki farkı ayırt edebilmiş  ve de gerzeğe gerzek deme konusunda , zerre şüphesi olmadan  , “” o zamanlarda ” ADAM gibi adam seçilegelmiştir...

 Dolayısile de kendilerinde bir “tanrısal seçkinlik”  ULANMASINA– KONDURULMASINA   gerek DE kalmazdı.

Kaldı ki bu tavır, onların başkalarını küçümsediği anlamına da gelmemekteydi; zira “akîde”lerine ( temel anlayış )  göre, “haddini bilmeyene bildirmek, öksüze kaftan giydirmek” kadar sevap bir iş sayılmaktaydı.

Bu noktada , vurgulamak zorundayız ki, yıllardır “varolan”sistematiği iyileştirmek , al baştan yapmak , günün koşullarına uyarlamak varken , 2. Mahmud’un , yeniçeri ocağını diğer bir deyişle BEKTAŞİ ocağını ortadan kaldırması , çok ciddi bir KÜLTÜREL / psişik ODAKLI , TOPLUMSAL  darbe sayılabilmelidir.

 Arzu edenlerimiz , değerli araştırmacı MURAT ÇULCU BEY’in “ kan defteri” isimli , hacimli / oylumlu çalışmasını okur, bu ocağın nasıl soysuzlaştırıldığının da , EKONOMİ POLİTİĞİNİ anlar.

Bunun için diyoruz ki , 1826 katliâmından sonra, Emperyalizm’e râm olarak ( boyun eğerek , teslim olarak ) İslâmî kilise (belli  bir mezhebe bağlı cemaat) kurup, kendilerine bir nevî “İslâmî üstünlük(kibir) statüsü” biçen Osmanlılar ve onların bendegânıyla (( kulları, köleleri, marabaları )), Bekdaşiler hep dalga geçmişlerdir.

Nitekim, Bekdaşi hicivlerinin haklılığı bugün, hem  Osmanlı son dönem örneğinden ilham alınarak kurulmuş Suudi Arabistan Krallığı ile hem de Osm.İmp. hayalleri kurarak TC Devleti’ne musallat olan AKP oluşumuyla açıkça ortaya çıkmıştır.

 Ama ne yazık ki, 1826’daki Kültürel DARBE belkide soykırım  mûcibince / uyarınca,  Bekdaşi sülâleler likide edilip (( eritilip )) , zihniyetleri (düşünsel altyapı- akîde) unutturulunca, Türkiye // ÜLKEM //  büyük bir travma / ZİHİNSEL darbe  ve kafa karışıklığı yaşamıştır; ve HALEN DE yaşamaktadır…

Buna rağmen , o korkunç süreci, bir laboratuar deneyi gibi inceleyip dersler çıkararak aklı başında yaşamış aile ve kişiler de vardır; hâlâ koyu bir tecrit (( YALITILMIŞ )) altında tutulmakta olduklarını düşünmekteyiz.

TOPLUMUMUZUN mutlaka , korkmadan , BU MUSALLATLA , en ince ayrıntısına kadar  savaşması , yarınların sükûneti ve güvenliği açısından OLMAZSA olmazıdır.

YARINLARIN önemi, bugünden üreteceğimiz sağlıklı ve istikrarlı AKIL dizgesiyle olanaklı kılınabilecektir.